Makaleler

Karantina Sonrası Gayrimenkul Sektörü İçin Öngörüler

COVID-19 nedeniyle zorlu bir dönemden geçiyoruz. Dünya genelinde tüm endüstrilerin ve iş dünyasının gözü salgınla ilgili alınan önlemlere çevrilmiş durumda. Dünya çapında devam eden bu mücadele sıralamasında Türkiye oldukça başarılı bir grafik izlemekte.

Tüm sektörleri etkilediği gibi, salgının emlak piyasası üzerinde de önemli etkileri olduğu aşikâr. Virüsün ortaya çıkması, dünya çapında pandemi ilan edilmesi, ardından uçuş yasakları, karantinalar, sokağa çıkma yasakları derken hepimizin ilk defa deneyimlediği bu süreçte, doğal olarak insanların yaşamlarını, yaşam alanlarını gözden geçirmesine neden oldu.

Bunlardan belki de en önemlileri doğaya verdiğimiz zararın farkına varmak, hayvanların yaşam alanlarını kısıtladığımızı ve yaşam haklarını ellerinden aldığımız oldu. Bireysel anlamda sağlımızın, özgürce nefes alabilmenin, sokakta rahatça yürüyüp, yakınlarımızla bire bir sohbet edebilmenin kıymetini anladık.

Avrupa ve ABD’de devletlerin geç önlem alması sonucu sağlık sistemlerinin çökmesi, parası olmayanların kaderine terk edilmesi, ölüm oranlarının çok yüksek olması insanların devlete olan güvenini ciddi biçimde sarstığını gözlemledik. Devletin zamanında aldığı önlemlerle, sağlık ordumuzun hastalığı yenme konusundaki kararlı mücadelesi, ilk dalgayı mümkün olan en az zararla atlatmamıza olanak sağladı.

Pandemi süresince sağlık ve ekonomik boyutta yaşanılanların, salgının inişe geçmesi ve tamamen sonlanması ile bireysel ve toplumsal yaşamımıza şüphesiz birçok yansıması olacaktır. Uzunca bir süre çıkmadan zaman geçirdiğimiz, evlerimizi yeniden tanıma fırsatı bulduğumuz bu süreçten etkilenen en önemli sektörlerden biri şüphesiz gayrimenkul sektörü oldu.

Sırf ultra lüks diye yaptığımız tercihlerin, şehrin göbeğinde olmanın dışında, bize hiçbir ayrıcalık sunmadığını gördük. Çıkıp nefes alabileceğimiz bir balkonu; ayağımızı toprağa basacağımız yeşil alanı, bahçesi olmayan beton yığınları arasında hem sağlığımız hem de psikolojimiz bozuldu. Şimdi evlerimizi daha iyi tanıdık. Bu süreçte tercihlerimiz de yeniden şekillendi. Peki hangi yönde?

‘Evde kal’ önlemleriyle pek çoğumuzun evden çalışmayı deneyimlediği şu günlerde, iş merkezlerine uzak, şehrin çeperinde bulunan müstakil ve bahçeli konutlara talep arttı. İstatistiklere göre satılık müstakil evde fiyat ortalama %25, kiralıkta ise %18 arttı. Arama motorlarında bahçeli ev arayışı %252 artış gösterdi. Yalnız bunların büyük bir bölümü henüz işleme dönüşmedi.

Müstakil yaşamı zorluk olarak görenler ise balkonlu, geniş bahçeleri olan, belki de şartlarını zorlayarak dahi bir oda daha fazla alanı olan ve az katlı siteleri tercih edeceklerdir. Bu durumda dubleks evler yeniden revaçta olabilir. Zira evlerde çalışmanın rahatlığına alışan ve bunu benimseyen büyük bir kesim var. Onlar için evlerde güçlü bir teknolojik altyapı, belki her odada banyo, tuvalet olması avantaj sağlayacaktır. Ayrıca bu iş sahiplerinin de giderleri azaltması bakımından tercih nedeni olabilir.

Şehrin merkezinde olmayı tercih edenler için ise akıllı binalarda daha az temas etmeyi sağlayan teknolojik çözümlere ağırlık verilmesi, bilgi işlem ve otomasyon adına daha hızlı çözümler sunması zorunlu hale gelecektir.

Özellikle çocuklara “daha bireysel” oyun alanları sunan ve “güvenli mesafede” sosyalleşmenin sağlanmasına katkı sunan sosyal tesislerin önemi artacaktır.

Biz pek çok kriz dönemi yaşadık, fakat Covid19 salgını, krizin ötesinde, bir kaos. Bu dönemlerde elbette herkes “sisin dağılmasını” ve önünü görmek için bekler. Burada herkesin gerçeği farklı olduğu için, elbette herkes farklı hareket edecektir.

Tüm dünyada olduğu gibi, bizde de artması beklenen doğumların ve boşanmaların konut talebini artıracağı açıktır.

Enflasyonun hızla yükseldiği, ekonomilerin resesyonun ötesine geçtiği bu dönemde, işletmelerini ayakta tutmak, borcunu kapatmak, nakde dönmek veya daha güvenli bir limana geçmek isteyenler gayrimenkul piyasasını oldukça hareketlendireceklerdir.

Ayrıca ekonomik sıkıntılar yüzünden iade edilen ya da taksitleri ödenemeyen konutlar nedeniyle bankaların elindeki gayrimenkul stoku daha da artacaktır.

İstatistiklerden aldığımız verilere göre bazı yatırımcıların arsaya yöneleceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Büyükşehirlerin çeperinde, kısa zamanda yapılabilen bahçeli, prefabrik evler, şehirde yaşayanlar için alternatif kaçış noktası olacaktır.

Yabancılar ve yurtdışında yaşayanlar için Türkiye’deki konut fiyatları daha da cazip hale geldi. Dolar karşısında TL’nin değeri düştüğü için konutlar da değer kaybediyor. Likit çok kıymetli. Bu dönem, nakdi olanlar ve emlakta fırsat kollayanlar için iyi bir dönem olabilir.

İnsanlar ekonomik açıdan sıkışıp nakde dönmek isterse, konutlarını ederinin altına satmak zorunda kalabilir. Fakat ekonomik açıdan dayanma gücü olan ve piyasanın açılmasını bekleyenler de konutunu satıp elden çıkarmak istemeyebilir.

Özellikle vatandaşlık veya yatırım amacıyla Türkiye’den konut almak isteyen yabancılara satışta, teknoloji daha etkin kullanılabilir. Üç boyutlu görseller, sanal gerçeklik uygulamaları gibi konularda yaratıcı olunursa gayrimenkulde çok büyük hareketlilik yaşayabiliriz. Bu hareketlilik emlak sektörünün yanı sıra lojistik, mobilya, mimarlık, ev dekorasyonu sektörlerine de bir hayli etki edecektir.

Pandemi sürecinde herkes dijitalleşmeyi öğrenmek zorunda kaldı. Satış ve pazarlamada dijital teknolojiyi iyi kullananlar bir adım önde olacaktır.

Velhasıl evlerimiz artık sadece 4 duvardan ibaret beton yapılar değil; Beden ve ruh sağlığımıza, aile mutluluğumuza olumlu yönde etkileyecek özellikler taşıyan mekanlar olarak şekillenecektir. Bu, Corona virüsünün hayatlarımızda yaratacağı en temel değişiklik olacaktır.

Selahattin ŞATIR / 08.05.2020

Compare listings

Karşılaştırmak